"Yalnız sansürcülerin hayal gücünü aşmayan şeyler sansür edilebilir" Andrzej Wajda (Sinema ve Ben)

16 Ağustos 2025 Cumartesi

Fransa / Belgesel / Trafik

Mazamet, ville morte (Fransızcada Mazamet, ölü şehir) 17 Mayıs 1973'te Fransa'nın Güneybatısındaki Tarn ilindeki Mazamet'te gerçekleşen bir yol güvenliği farkındalık kampanyasıdır. Şehrin 16.610 sakini, bir önceki yıl Fransa'da yol kazalarında ölen 16.500 kişiyi sembolize etmek için birkaç dakikalığına sokaklara uzandı. Bu, ülkede yol ölümleri açısından rekor bir yıldı. Fikir, ORTF gazetecisi Michel Tauriac'ın fikriydi . [ 1 ] [ 2 ] Comité interministériel de la sécurité routière'in (Bakanlıklar Arası Yol Güvenliği Komitesi) desteğiyle, bir önceki yıl ülkenin yol ölümlerini görünür şekilde sembolize etmek için kuruldu. [ 2 ] Operasyonun belgesel filmi Mazamet, la ville rayée de la carte ("Kasaba haritadan silindi") Guy Seligmann tarafından yapıldı ve televizyonda yayınlanarak büyük beğeni topladı. [ 1 ]
    Haritadan Silinen Şehir Mazamet filmi , 1 Haziran 1973'te Channel 1'de yayınlandı. Görsel-işitsel iletişimde büyük bir atılımdı. Film izleyicileri şok etti ve görüntüleri tüm dünyaya yayıldı.

Ertesi yıl, trafik kazalarında ölümler 1952'den bu yana ilk kez azalacak ve 2021'de 2.944 ölüme ulaşacak...
   

12 Ağustos 2025 Salı

Microsoft

      
 

Hollanda’da İsrail’e tepki: 
Microsoft işgal edildi

Tayfun Kahraman için

 

Kadıköy'de destek mektubu: Tayfun Kahraman için Silivri'ye gönderildi

Öğrenciler, Kadıköy Rıhtım'daki PTT şubesinden Silivri'deki Marmara Cezaevi'ne hocalarına yazdıkları mektupları gönderdiler. MSGSÜ Fotoğrafçılık Bölümü öğrencisi Rozerin Ürker, yaptıkları açıklamada, 3 yıldır hukuksuz bir şekilde tutuklu bulunan hocaları Dr. Tayfun Kahraman için destek olduklarını ve Balıkesir depreminde görüldüğü gibi, İstanbul'da deprem çalışmalarının başında bulunan bilim insanlarının önemine dikkat çektiler.

Ürker, Gezi eylemlerinin yarattığı cesaretin bugün de devam ettiğini vurgulayarak, 19 Mart'tan bu yana süren mücadelelerini Tayfun Kahraman ve diğer siyasi tutsaklar serbest kalıncaya kadar sürdüreceklerini belirtti. AYM, önceki hafta Tayfun Kahraman'ın bireysel başvurusunda adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ve yeniden yargılanması gerektiğine oy çokluğuyla karar vermişti. Gezi Parkı davasında "Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüse yardım" suçundan yargılanan Kahraman, 18 yıl hapis cezasına çarptırılmış ve bu karar istinaf ve temyiz süreçlerinden geçerek onanmıştı. Kahraman, 2022 yılından beri cezaevinde bulunuyor.

İsrail ordusuyla bağı

Türk sinemacılardan MUBI'ye Gazze çağrısı: Sessiz kalmak taraf olmaktır 

Mayıs sonunda dijital film platformu MUBI’nin Sequoia Capital’den 100 milyon dolar aldığı açıklanmış, Silikon Vadisi merkezli şirketin İsrail ordusuyla bağı ortaya çıkmıştı.

MUBI aboneleri ve sinemaseverler bu duruma tepki göstermiş, dahası Aki Kaurismäki, Joshua Oppenheimer ve Levan Akın dahil 38 sinemacı MUBI’yi bu ortaklığı durdurmaya, Gazze’deki soykırıma ortak olmamayla çağırmıştı.

Sendikanın X’ten paylaştığı çağrı şu:

“Bizler, Türkiye’de sinema ve televizyon alanında üretim yapan emekçiler ve sinema paydaşları olarak, kuruluşundan bu yana maddi ve manevi destek sunduğumuz ve bağımsız sinema alanı için varlığını önemli bulduğumuz MUBI’nin, filmlerimiz aracılığıyla elde ettiği görünürlüğü; Gazze’de yaşanan soykırımı ve savaşı finanse eden bir şirketle paylaşmasını kabul etmiyoruz. Sessiz kalmak taraf olmaktır.”

Çağrıya aralarında sinema eleştirmeni, oyuncu, yönetmen ve senaristlerin de olduğu 400 kişi imza verdi.

O kişilerden bazıları:

9 Ağustos 2025 Cumartesi

Ayvalık

 
Belgesel fotoğrafçısı Özlem Günel, taş ocaklarını anlattı: Köydeki kadınlar “Taşlarımıza dokunmayın, toprak ayaklarımızın altından kayıp gidiyor!” diye feryat etti
 
Belgesel fotoğraf sanatçısı Özlem Günel’in, “Granit” isimli fotoğraf çalışması, taş ocaklarının Kozak Yaylası’nda açtığı derin yaraları ve bu yaraların kolektif hafızada bıraktığı izleri belgeliyor. Fotoğraf, anlatısı ile her zaman bir hatırlatma aracı olmanın ötesinde görev yapıyor.

8 Ağustos 2025 Cuma

Esila


 Müge İplikçi ile Zeytin Dalı | Esila Ayık Z Bakış’ı anlattı
 Esila Ayık kimdir?

Esila Ayık 2003’te Niğde’de doğdu. Lise öğrenimini Mümtaz Turhan Sosyal Bilimler Lisesi’nde tamamladı. Lise eğitimi sırasında YES programı ile tam burslu olarak Alaska’ya gitti. 2023 yılında üniversite eğitimi için Belçika’nın Gent şehrinde Kraliyet Güzel Sanatlar Akademisi Fotoğraf Bölümünde lisans eğitimine başladı. Eğitimine halen aynı okulda devam ediyor. 2021 yılında yayımlanan kitabı Z Bakışla, Yedinci Vedat Günyol Deneme Ödüllerinde Genç Deneme Yazarı Ödülü’ne layık görüldü.

7 Ağustos 2025 Perşembe

Zonguldak

  

İsrail’e zarar vermeyecek şekilde ayarlamaya...

 
BBC, belgeselini yayınlamamıştı: Gazze'de yaşananları belgelemeyi sürdüreceğiz


Anadolu Ajansı’na (AA) konuşan yapımcı, BBC’yle başından geçenleri anlattı:

“Belgesel için ilk olarak BBC Panorama’yla çalıştık, fakat kanal iki ay sonra projeyi bıraktı. Açıklama olarak da ‘Seçimleri konu alan üç film hazırlamak zorundayız’ dendi.

Ardından BBC Eye’la 2024 Haziran’dan itibaren çalışmaya başladık. Belgeselin Ocak 2025’te yayınlanmasını bekliyorduk ama yayın tarihi sürekli ertelendi.

Nisan ve mayıstan itibaren belgeselin tamamını yayınlamayacakları belliydi. Bu durumdan memnun değildik. Biz de projeyi geri aldık. Sonra Channel 4 belgeseli satın aldı.”
 

 ‘İçeriği İsrail’e zarar vermeyecek şekilde ayarlamaya çalıştılar’

İngiliz yapımcı, BBC’yi şöyle eleştirdi:

“Britanya’da basın özgürlüğü için tüm koşullar mevcut fakat yayıncılar neden bu koşulları kullanmıyor, gerçekten bilmiyorum. BBC’nin belgeseli yayınlamama kararının arkasında siyasi baskının yol açtığı editoryal kaygılar yatıyor.

Programı kurallara uygun şekilde tamamlamaya çalışırken BBC yetkililerinin sürekli İsrail lobisinin ne diyeceği konusunda endişelendiğine, içeriğin dengesini sürekli ‘Onlara (İsrail’e) fazla zarar vermeyecek’ şekilde ayarlamaya çalıştığına şahit olduk.  

Sinema / Zonguldak

  

İFSAK BLOG

Ozan Sağdıç

Durmaya Övgü: "Kımıldama, Kıpırdama, Kıkırdama Çekiyorum!"

Mahalle oyunlarımızdan biri tıp oyunuydu. Hareket halindeki herkes tıp çağrısıyla dururdu. Kımıldayan oyun dışı kalırdı. Kıpırdamamaya eşlik eden kıkırdama ve olduğun yere kazık çakmış olmak, sabitlenmek nedense ilgimi çekerdi.

Oyunlarımızdan bir başkası karagöz-hacıvat oynatmakla bana düştü. Çizgi ya da fotoromanları şerit halinde kesip birleştirmek ve perdenin iki yanındaki çubuk arasında dolaştırıp seyircilerime sunmak meraklarım arasındaydı. Daha sonra dönemin Hayat ve Ses dergilerindeki sinema tanıtım yazılarında kullanılan film karelerini seçip-kesip kareli defterime yapıştırmakla oyunum devam etti.

Aslında farkında olmadan hareketli görüntü ile sabit görüntü arasında gidip gelmişim. Son kararım içinde an’ları barındıran fotoğrafçılık oldu.

Taşlaşmış, donmuş haliyle fotoğraf karesi bakanı durmaya, mola vermeye, düşünmeye zorlar. Durup ağaç dalından bir yaprak koparmak, koparılanı ellemek, incelemek gibi… Bu haliyle kontrol bakanda, sunulan izleyici topluluğundadır. 

Zaten hareket edenin durması, duranın harekete geçmesi bir çekicilik barındırır. Kurmalı oyuncakları aklınıza getirin. Hareket ile durma arasında oyun sürer gider. Kurgu masasındaki ileri-geri, dur-devam oyunu gibi. Yeni tekniklerle birlikte film, video izleme de kurgu masasını taklit etme fırsatını yarattı. Filmden kareler yakalayıp dondurmak, bir çeşit filmden fotoğraflık an’lar koparmak, çekmek gibi oldu. Filmin kendisi de hareketlendirilmiş kareler toplamı olduğuna göre...

Daha başında fotoğraf çekme eyleminin kendisi de durma eylemini kışkırtır. Fotoğrafçının çekim sırasındaki  durma hali çevresindekileri de o yöne bakmaya iter. O bakış; sergilenen, sunulan fotoğraf eseri ile sürer gider. Hatta bakışla beraber fotoğraf; içerdiği anlamı ve onu destekleyen kompozisyon düzenlemeleri yardımıyla harekete bile  geçer.

Kabuki Tiyatrosu

Resim, sinema gibi fotoğraf da üç boyutlu hayatın yüzey üzerinde sanki canlıymış hissini verme eylemini örgütler. Nedeni, koparılan hayat parçasının (görüntü) ölü gibi olmasıdır. Bu örgütlenme sırasında somuttan yaratım sürecini barındıran soyuta sonra tekrar somutun yeni haline döneriz. Esere bakan, canlıymış gibi duran yeni somutu kendi soyutuna dönüştürür. Sonra düşünür, düşünür...

Eski tip sinema seyircisi, durup fotoğrafa bakan düşünceli izleyici kadar şanslı değildi. Eski halleri ile Beyoğlu’ndaki Fitaş’tan, Atlas’dan film bitimi ayrılırken dışarının aydınlık dünyasına ulaşmanın gecikmesini dilerdim. Dar koridorların, merdivenli geçişlerin barındırdığı karanlık  filmi yorumlamak için son fırsatlardı çünkü. 

Bugünün bol ışıklı dünyasının yeni film izleme teknikleri ile (DVD, Video) izleyici de aktif, bilinçli hale geldi. İzleme ortamının karanlık hali eski gizemini yitirdi. 

Walter Murch

KABUKİ TİYATROSU VE POZ KESMEK

“Bir aktörün oyunu aniden hareketsiz, anıtsal bir duruş halinde taşlaşır. Mie denilen bu duruş, önemli bir sahnenin doruk noktasını belirmekte ve özetlemektedir.”

Walter Murch, Göz Kırparken isimli kitabında Japon Kabuki Tiyatrosu’nu bu sözlerle açıklıyor. Bizim meşhur ”karar anı”, Kabuki’de mie (poz), mie yapmak (poz kesmek) olmuş gibi. Duyguların zirveye çıktığı an yani. Sadece duygular mı, güçlü yüz ifadesini destekleyen beden parçalarının geometrik ifadesine ne demeli! 

Seyirciler poz öncesi ve sonrasında övgü dolu sözlerle aktörün adını bağırırlarmış. Çok sayıda poz ve her pozun sahibi olan aktör varmış.  

Çok sayıda karar anı, her anın ustası olan çok sayıda fotoğrafçı gibi.   

 İbrahim Akyürek  İFSAK BLOG   Temmuz 2025

                           

6 Ağustos 2025 Çarşamba

Sergi / Zonguldak

"Yönetenler için de kullanışlıdır canavar: Trafiğin sorumlusu bir türlü alt edilemeyen “Canavar”dır! Düşmanlar birer canavara dönüştürülür, uluslar şehitler üzerine yükseltilir. Açıktır ki canavarların ve ölülerin politik güçleri vardır." Mark Neocleous

3 Ağustos 2025 Pazar

Yalancı

 

 
 Yalancı ‘Grok’ 
 
İsrail’in hem bombalarıyla hem açlıkla Filistinli çocukları öldürdüğü Gazze’de 26 Temmuz 2025’te AP muhabiri Abdel Kareem Hana tarafından çekilen bir fotoğraf, sosyal medyada viral oldu. Fotoğrafta, Gazze’de ağlayarak yiyecek yardımı almaya çalışan bir kız çocuğu vardı. Bunun üzerine Elon Musk’ın sahibi olduğu X’in kullanıcıları, yine Musk’a ait yapay zekâ sohbet robotu Grok’a fotoğrafın kaynağını sordu. Grok ise fotoğrafın 2014’te Irak’ta çekildiğini bildirerek yalan söyledi. Alman medya grubu Deutsche Welle (DW) Grok’un yalancılığını dünyaya duyurdu.

 GERÇEĞİ ÇARPITIYOR
 
Yine AP’den Jehad Alshrafi, 23 Temmuz 2025’te Gazze’deki Şati mülteci kampında yetersiz beslenmekten ölümün eşiğine gelen 2 yaşındaki Yazan ile annesi Naima Abu Ful’un fotoğrafını çekti. ABD Senatörü Bernie Sanders’in de paylaştığı bu fotoğrafın kaynağı yine Grok’a soruldu. Grok yalanlarına bir tanesini daha ekleyerek bu fotoğrafın da Yemen’de bir hastanede 2016’da çekildiğini öne sürdü. DW, Grok’un bu konuda da yalan söylediğini yazdı.

2025 Temmuz

 

2 Ağustos 2025 Cumartesi

The Washington Post (WP)

     
 
WP, İsrail'in Gazze'de öldürdüğü 
18 bin 500 çocuğun ismini listeledi 

1 Ağustos 2025 Cuma

“No Other Land” adlı belgesele katkı...

İsrail Oscar ödüllü belgesele 
katkı sunan Filistinlinin cenazesini rehin aldı, katili serbest bıraktı
         

 

2024


Temmuz 2025

 

2023

Bu eser ünlü fotoğrafçı Enver Özkahraman’ının 1960 ile 1990 lı yılları arasında Hakkari ve ilçelerinde yaptığı gezilerin anılarından oluşuyor. Yazar, çektiği resmlerle ve kendine has üslubuyla yörenin kültürünü, yaşam biçimini, örf ve adetlerini, kısacası her yönüyle Hakkari ve ilçelerini anlatmaktadır. Eser anı olmasına rağmen, bir kültür eseri niteliğindedir.
 

Temmuz 2025 / Yeniden baskı


31 Temmuz 2025 Perşembe

Esra, Belçika'da fotoğrafçılık eğitimi alıyor;

 

Esila Ayık gazetemize konuştu: 'Ölüm tehditleri aldım' 
Saraçhane gösterileri sonrası sağlık sorunlarına rağmen 37 gün tutuklu kalan Esila Ayık gazetemize konuştu. Ayık, tutukluluğu ve ardındaki süreci anlatırken “ölüm tehditleri” aldığını söyledi.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne (İBB) yönelik operasyonlardan sonra Saraçhane'de başlayan eylemlerde tutuklanan ve 37 gün tutuklu kalan üniversite öğrencisi Esila Ayık Cumhuriyet’e ve Cumhuriyet TV’ye konuştu.

Küçük yaştan beri siyasi gündemi takip ettiğini belirten Ayık, “Evde politika konuşulmazdı, ekonomi konuşulurdu. Annem ihtiyaçlardan bahseder, babam çözüm arardı. Asgari ücretle geçinilmeye çalışılan bir evde politize olmaktan başka bir seçenek yok” dedi.

Gezi Parkı eylemleri sürecinde çok endişe duyduğunu söyleyen Ayık, “Berkin Elvan’ın ölümü benim için kırılma oldu. Orada olsam belki de ben de ölecektim’ ifadelerini kullandı.

Küçükken siyaset bilimi bölümünü okumak istediğini söylediğinde babasının kendisine “Siyaset bilimi okursan tutuklanırsın" yanıtı verdiğini aktaran Ayık, “Maalesef Türkiye'de tutuklanmak için siyaset bilimi okumaya gerek yok. Bu sözümü babama cezaevinde anımsattım ve acı acı tebessüm ettik” dedi.

'TERÖRİST İLAN EDİLDİM'

Tutuklanma sonrası Belçika’da yaşayan Türklerin bir kesiminden ölüm tehditleri aldığını söyleyen Ayık, “Belçikalılar mecliste farklı görüşten olsalar da Türk Dışişleri ile hakkımda görüşmek için oy birliği ile karar alırken maalesef Belçika’daki Türklerin bir kısmı beni terörist ilan etti. Önce, ‘Belçika’ya nasıl geleceksin’, şeklinde kurulan cümleler Belçika’ya gelince ‘Geldin ama dışarıda nasıl gezeceksin, seni ve aileni öldüreceğiz’ tarzına dönüştü. Ev arkadaşlarının yaşananlar sebebiyle tedirgin olduğunu ve bu nedenle söz konusu kişiler hakkında şikayette bulunduğunu belirten Ayık, “Soruşturma kapsamında bir kişi ifadeye çağrıldı, sonrasında mesajlar bıçak gibi kesildi” ifadelerini kullandı. 

‘HER KESİM RAHATSIZ OLDU’

Hapishane sürecinde mevcut rahatsızlıklarına tansiyonun da eklendiğini belirten Ayık, “Böbreğimdeki protein kaçağı dört katına çıktı. Bu durumda kanser tedavisinde kullanan ilaçları kullanmam gerekiyor. Onun da yan etkileri büyük oluyor. Öte yandan tansiyonu da tetikliyor” dedi. Tutuklanma sürecinin her kesimden insanda rahatsızlık yarattığına dikkat çeken Ayık, “AKP’li bir arkadaşım cezaevindeyken bana mektup yolladı. Mektupta ‘Farkında olmadan verdiğim zarardan ötürü özür dilerim” ifadeleri yer alıyordu” dedi. Kendi kuşağının kime yapıldığına bakmadan haksızlığa tepki gösterdiğini söyleyen Ayık, “Siyasi yakınlıktan bağımsız olarak yaklaşımımız böyle. Ekrem İmamoğlu’na yapılanlar Erdoğan’a yapılsa buna da itiraz ederdik” dedi. 

‘DESTEK SÖZÜNÜN DEVAMI GELMEDİ’

Öte yandan Ayık, burslu olarak devam ettiği eğitim hayatında maddi sorunlar yaşamaya devam ettiğini, tahliyesi sonrası ona destek sözünde bulunan kimsenin, tahliye sonrasında bu konuda bir girişimde bulunmadığını söyledi.      

Orman satarak mı yanarak mı biter?

 

Orman satarak mı yanarak mı biter?

İstanbul Havalimanı’nın yapımı için ÇED raporuna göre 2,5 milyon ağaç kesildi. Kuzey Ormanları Savunması bu rakamın taşocakları, Kuzey Marmara Otoyolu da hesaba katıldığında 13 milyonu bulduğunu söylemiş, 6 bin 500 hektar diye de belirtmişti. 2014, 2015 ve 2018’de tüm Türkiye’de yanan orman alanını miktarı her yıl için 6 bin hektarın altındaydı. İstanbul Havalimanı için kesilen ağaç sayısı o yıllarda yangınlarda kaybettiğimizden fazlaydı.

Yanan ormanlara üzülüyoruz, kahroluyoruz ancak yıktığımız ormanlarla aynı duygusal bağı kuramıyoruz. İnsanlar bu ilişkiyi kurabilseydi bugün İstanbul Havalimanı, önünde milyonların gözyaşları içinde ağıt yaktığı bir türbeye dönerdi. Yeşil bir mezarlık misali. Tam tersine, milyonlarca ağacın kesildiği bu havalimanı, yanından geçen otoyol, o yolu Anadolu’ya bağlayan üçüncü köprü birçok insana ‘icraat’ diye anlatıldı ve insanlar bu ‘icraatlara’ oy verdiler. Çağımızda ne gördüğümüz bize ne anlatıldığına bağlı.

MDF ve Yonga Levha Sanayicileri Derneği bir sunumunda mobilya ve ağaç satışıyla Türkiye’nin 6 milyar dolarlık ihracata ulaştığından bahsederek övünüyor. 2000 yılında 2 milyon metreküp olan üretim kapasitesi 7 kat artarak 15 milyona çıkmış. Üretim kapasitesi artıyorsa kesilen ağaç sayısı da artıyordur. Zaten, “Orman Genel Müdürlüğü’nün üretimini artırması mobilya ve ağaç sektörlerinin büyümesinin arkasındaki en büyük itici güçtür” diyorlar. Orman yangınlarıyla kaybın giderek arttığı ve iklim krizi nedeniyle de artmasının beklendiği bu dönemde ağaçları kesip ihraç etmek sizce de yanlış bir politika değil mi?

Prof. Dr. Doğanay Tolunay, 1984-2024 yılları arasında verilen izinlerle (maden, enerji ve turizm tesisleri gibi) 932 bin hektarlık orman alanının kaybedildiğini, 40 yıldaki izinlerin yarısının da 2021-2024 arasında verildiğini belirtmişti. Doğayı bir hiç, üstüne koyduğumuz her betonu yatırım gören anlayışı yıkmadıkça gerçekte ne kaybettiğimizi de anlayamayacağız.

  Orman yangınlarıyla mücadelede en az konuştuğumuz ama belki de en önemli konu ormanla kurduğumuz ilişki. Ormanların bu kadar risk altında olduğu bir dönemde insanı ormanı tüketmekten de vazgeçirmemiz gerekiyor. Orman manzaralı ev, ağaçların arasındaki turistik tesis, parka çevrilmiş ormanlık alan kavramları tarih olmalı. İnsan ormanda yerleşik oldukça elektrik kabloları, sigara izmaritleri, mangal külleri de ormanla tanışıyor. Madenler gibi sanayi tesislerine ormanda çalışma izni vermeyeceğimiz bir döneme girmeliyiz. Özellikle de ihracat amaçlı açılan madenler kırmızı listede olmalı. Endüstriyel hayatın bir parçası olmayı kabul etmiş de olsak gezegenin sınırları olduğu gerçeğini göz ardı ederek yaşayamayız. Kapitalizmin sınırsız tüketimi bizi yok oluşa götürüyor. Yanana üzülüp sattığımıza ve kestiğimize sevinecek bir durumumuz yok. 

Özgür Gürbüz    Birgün 

                             

17 Temmuz 2025 Perşembe

Şişli

 

14. Bursa Uluslararası Fotoğraf Festivali’nden bir seçki Mecidiyeköy Sanat’ta: Şehir de itiraz eder
Mecidiyeköy, İstanbul’un en işlek noktalarından birisi. Hatta kimilerince çok “kalabalık” ve “çok boğucu”. Amaçsızca yükselen gökdelenlerin, tıklım tıklım trafiğin ve kent suçuna karşı durmak isteyen belediye başkanının hapiste olduğu bir semtin “gözbebeği”. Tam da bu keşmekeşin ortasında, Mecidiyeköy Meydan’da İstanbullulara çölde bir vaha sunan Mecidiyeköy Sanat, küratörlüğünü Laleper Aytek’in üstlendiği “Şehrin İtirazı” adlı sergiye ev sahipliği yapıyor. 
 14 Eylül’e kadar ziyaret edilebilecek.
 Serginin en önemli özelliklerinden birisi, kadın fotoğrafçıların yüzde 61 oranla temsil edilmesi.
 
                           

Film

 

14 Temmuz 2025 Pazartesi

Oteller baronu, Türkiye Kültür Yolu Festivali için senin de kapını çalacak!

 

Kartalkaya yangını davasının yedinci günü… Eşini kaybeden Akişli: Oteller baronu Mehmet Nuri Ersoy da otel sahibi kadar cezalandırılmalı

Pelin Türkmen'in avukatlarından Bilsay Sarper Arslan da "Örtbas ettiğiniz, silmeye çalıştığınız tek bir belge, soruşturma izni verilmeyen kişilerin hepsinin peşindeyiz. Bu çürümüş irin olup akan rant düzenine artık bir can daha vermek istemiyoruz. Bu dava bizim son görevimiz. 'Türkiye artık ucuz ölümler ülkesi değildir' diyecek hakimler de buradadır" ifadelerini kullandı.
     

13 Temmuz 2025 Pazar

ARŞİV

 Geleceğe yönelik bir mücadele, ölüler için adalet mücadelesinden vazgeçecek olursa kesinlikle kaybedecektir.  Canavar ve Ölü

 

12 Temmuz 2025 Cumartesi

22 Temmuz, Yıl 2004 / Şebekenin ilk toplu cinayeti: Pamukova Tren Kazası


  

Pamukova tren kazasını ve nedenini iyi tahlil etmiş bir müzik grubunun yaptığı bir şarkı. Sözleriyle kazaya ve arka planındaki sisteme eleştiri getiren Sakin grubu, şarkıya verdiği isimle aslında hırs ve iktidar çatışmalarında yok olup giden hayatlara vurgu yapıyor:  
Denek Hayatım. 
Ben sana söyledim hepten  ölürüm ben/
İnan dönüşü yok bu hız seferi/
Bak bu tren devrilir, bağırır bu raylar/
 O sahte o kart  düzene 
Bu sözlerle anlatıyor insan hayatını değersiz görerek, onu bir denek olarak kullanan düzeni. İlk albümleri olan Hayat’ın çıkış şarkısı da yine Denek Hayatım. Son yıllarda Türkçe’de yapılmış en iyi protest şarkının söz yazarıysa Onur Özdemir. 




Hızlandırılmış tren faciasında 18 yıl sonra karar Ocak 2022

Sıra iş erkeklerinin çıkarmasında...

 

TOBB'dan Suriye çıkarması! Rıfat Hisarcıklıoğlu, Ahmed Şara ile bir araya geldi

Açıklamada görüşlerine yer verilen Hisarcıklıoğlu, görüşmenin çok verimli geçtiğine işaret ederek, "İki ülke arasında yapılabilecek ticari işbirliği çalışmalarını ele aldık, Türk şirketleriyle işbirliği yapmak istediklerini ifade ettiler. Ticari ve ekonomik ilişkilerin hızla artacağına inanıyorum. Türkiye, komşuluk ve kardeşlik hukukunun gereğini yerine getirecek." ifadelerini kullandı.

Suriye'deki normalleşme sürecini memnuniyetle takip ettiklerini aktaran Hisarcıklıoğlu, açıklamasını şöyle sürdürdü:

"Toprak bütünlüğünün sağlanması, Suriye içindeki birlik ve beraberliğin tesis edilmesi için atılan adımları takdir ediyoruz. Ekonomik kalkınma yönündeki çabaların başarısı için bizler de destek vereceğiz. TOBB olarak Suriye ekonomisinin yeniden ayağa kalkması için buradayız. 'Suriye'nin yeniden imarına nasıl destek verebiliriz, özel sektörü ve girişimciliği nasıl yeniden ayağa kaldırabiliriz, iki ülke ticaret hacmini nasıl geliştirebiliriz', bunları görüştük. Başta altyapı, inşaat, enerji, gıda, lojistik gibi birçok sektörde Türk firmaları önemli rol üstlenebilir."
 
"Deneyimlerimizi Suriye'ye taşımak istiyoruz"

Irak pastasından Suriye pastasına...



 
Erbil P
astası 
 
İbrahim Akyürek. 2012

    Irak’ın kuzeyinde iş yapan Türk şirketleriyle ilgili haberlere yıllar önce Milliyet Gazetesi’nde rastlamış, şaşırmıştım. O yıllar sayıları 200'ü aşıyordu, şimdi çoğu inşaat alanında 1200 şirket var. Sonra İbrahim Tatlıses’in piyango işlerini alması, inşaat işlerine girmesi haberleri yer aldı. Sonra Kuzey Irak’a giren bankalar, inşaatçılar, oteller, mobilyacılar, enerji şirketleri haberleri. Bu  arada Ahmet Özal çoktan Irak'a girmiş "Özal City" kurmuş, batmış haberimiz olmamış.
     Bizim sol, sosyalist, muhalif basın sermaye hareketliliği ile şiddet arasında pek bağlantı kurmaz. Herkes amatör strateji uzmanıdır. Harita üzerinde toprak, petrol, halk, güç  paylaştırır. Peşine hak, hukuk, halklar, barış, özerklik, emperyal güçler, kendi geleceğini tayin hakkı genellemelerini ekledin mi, tamam. 
     Gerçekten tamam mı? Neyse ki, yakınlarda bir çıt çıktı. Haber.sol.org'da Barzani İmparatorluğu ve enerji şirketleri konusunda araştırma yazısı yer aldı.

.               
İnternet aramasında “Erbil” ve “Türk şirketleri” yazın karşıınıza çıkan şehvet dolu haberleri görmek bedava size. Ortalıkta, benzetmek gibi olmasın ekonomi-politik sömürü pornosu dolaşıyor. Arzular ve çeşit çeşit yatırımlar ortalığa saçılmış. El değmemiş doğası, el atılmayı bekleyen son büyük petrol yatakları, sömürülmeyi bekleyen her milletten el/düşün emeği ile kapitalist terörün yeni arzu nesnesi karşınızda; burası Erbil coğrafyası...

     
    Türkiye’nin Erbil Başkonsolosluğu sayfasına giriş yapın. Karşınıza çılgın bir devlet memuru çıkacak. Bir başka haberde aynı memur, “adeta ihale takipçisi gibi çalışıyoruz” sözleriyle tavanlara sıçrayacak. Öteki yatırım haberlerine bakıyorsunuz... Antepten 30 kişilik işadamı “tarihi, kültürel bağlar” eşliğinde Erbil’e çıkarma yapıyor. Türkiye’nin batısından güzel İzmir, vatansever İzmir boş durur mu, Egeli ve İzmirli yaşlı-genç işadamlarından 25 adamlık iş kuvveti ile Erbil pastasını yakından incelemek üzere Irak’a “giriyor”. Irak’ın “coğrafi ve lojistik avantajları” gözlerini fıldır fıldır döndürüyor. Yutulacak pastanın mezhebi, ırkı, milliyeti, vatanı olmaz deyip incelemelerini şu sözlerle tamamlıyorlar: “Küresel kriz nedeniyle zor günler yaşayan Türk işletmeleri için can simidi oldu".
     Pentagon’un, silah şirketlerinin, Bush ekibinin işgal edip "özgürleştirdiği" Irak burası. İnşa halindeki milli duygularla gaz verilen, BDP'nin uzaktan hayranlıkla izlediği gıcır gıcır ulus-devletin valileri Erbil pastasını gelin paylaşalım diye neredeyse yalvarıyor küresel çetelere. 

     
   Küresel şirketler, çok sayıdaki MHP'li, karadenizden inşaatçılar "kazan-kazan" oyunu oynarken o tarafta; kışladaki, dağdaki gençler "kaybet-kaybet" oyunu ile mezarı boyluyor bizim bu tarafta.
     Arama sırasında BBC’nin "Öteki Irak" başlıklı 8 bölümlük dizisine rastladım. Irak’a giren her milletten işadamı için “ekmek” aslanın ağzında gerçekten. Şu izlenime bakın:  “Bütün önemli binalar gibi, çevresi iki insan boyunda kalın taş bloklarla örülü ve üç titiz aramdan geçerek girilebilen Erbil Sheraton otelinin lobisi, adeta bir ticari ve diplomatik arı kovanı”.
     Yoksulluktan gelme, çok çekmiş Leyla Zana yakın gelecekte bir diplomat ya da işkadını olarak arı kovanının içine düşer mi?  Erbil tarafına baktıkça “vatan, millet, Diyarbakır” heyecanıyla çenesi düşen Osman Baydemir gelecekte kuracağı şirketler grubunun bayraklarıyla Erbil pastasına dalar mı?
     Okuyoruz ki, Erbil pastası %3'lük vergi cennetiymiş. Tek eksiği maaşa bağlanmış nüfus, sanayi ve tarım sektörünün gelişememesiymiş. Yarı liberalizme geçiş süreci yaşanıyormuş. Şerafettin Elçi’nin oğlu Renas Elçi bir yandan partisini kurmuş, bir yandan beş yıllık şirketiyle altyapı işlerine dalmış. Elçi; Türkiye’den gelen işadamlarına çok sıcak davranıldığını sözlerine eklemiş.
     Bütün bunlar olurken, kapitalizm inşa edilirken, pasta yağmalanırken gerekli olacak zam, zulüm, işkence, yolsuzluk, yozlaşmaya karşı birikecek tepki isyanlarını dönüştürmek için bazı islamcı partilerin kenarda yalancı baharı beklediğini anımsatayım.

     
   Bu yazıyı bitirmek üzereyken Ortadoğu’yu içinden bilen gazeteci Mete Çubukçu’nun “Kürtlerle -sıfır- sorun mu?” başlıklı Radikal’de okuduğum yazısının bitişine bakın: “Türkiye’nin son dönemde, her şeye rağmen en olumlu, tutarlı politikası Irak Kürdistan’ına yönelik. Erbil; Şam, Bağdat, Tahran ile karşılaştırıldığında Türkiye’nin komşularına göre en az sorun yaşadığı bölge. Bu ileriye Suriye Kürtlerine yönelik de bir ipucu olabilir mi?“
     Çubukçu'nun yazısının üst tarafı “o onu yapmış, bu bunu demiş, o da belki şöyle yaparmış" strateji gevezeliğiyle dolu. Çubukçu; memleketi Türkiye sanki o kadar huzurlu ki, komşularıyla sorunlarına gelecek biçiyor. Çok gezen, savaş gören gazetecimiz Irak huzurunun geçici olduğunu, serbest piyasa ile süslenen ulus-devlet pastasının büyüklüğünün şimdilik geçici huzur verdiğini anlamakta zorluk çekiyor, tarihe ezen-ezilen çarpışmasından bakmadığı için huzursuz 
olmuyor. 
Ağustos 2012
        
    
“Kürdistan Dünya Kapitalizmine Entegre Edileceği Döneme Giriyor” 
http:/www.bianet.org/bianet/siyaset/151426-kurdistan-dunya-kapitalizmine-entegre-edilecegi-doneme-giriyor