Amaçsızca Bosna kasabalarında dolaştığı sürede Stephen, yaşadığı travmadan kurtulmaya, oğlunun acısını dindirmeye çalışır ve bir süre sonra gerçek savaş, kendi iç dünyasındaki savaşın aynası halini alır. Amerika'ya döndüğünde çocuğun annesiyle arasındaki ilişkiyi bir türlü düzeltemez ve gerisin geri Saraybosna'ya döner. Burada Bosnalı insanların fotoğraflarından oluşan bir çalışma hazırlar. Fotoğraflar, savaşan insan figürlerinden ziyade, savaşın ortasında can çekişen bir ulusun insanlarına aittir. Stephen bu süre zarfında, acı içinde kıvranan bedenindeki yaraları sarmasına ve oğlunun trajik kaybının üstesinden gelmesine yardımcı olan bir Alman gazeteciye aşık olur.
Keçi Köprüsü, akıllardan silinmeyen anıların ve unutuşun bir masalı, kaybetmenin ve kurtuluşun sorgulayıcı bir öyküsü, özgür kılmanın ve hayata tutunmanın, ve hayatın gerisindeki evrensel anlamın bir arayışıdır. Bu roman, iki kişinin yüreklerini erdem ve cesaretle birbirlerine ve aşka teslim edişinin kitabıdır.