"Kişinin burnunun ucunda olanı görmesi sürekli bir mücadele gerektirir" George Orwell : (Günah Keçisi)

23 Temmuz 2019 Salı

           

           
Yeni moda: Örgütü suspus, kendisi maşallah! 
İbrahim Akyürek (İFSAK)
Bizim fotoğrafçıların, sanatçıların internet ortamlarına uğradıktan sonra yazının başlığı böyle ortaya çıktı.
Muammer Aksoy
İzlediklerimin sayfalarında her şey yolunda, ancak üyesi, yöneticisi oldukları (olması gerektiği) derneklere, sendikalara, örgütlere bakıyorsun çoğu yan yatmış durumda. Yan yatmayanlar da suspus.
Kurumsal internet ortamlarına bakarsanız sanki memleket Norveç, Finlandiya: Vizyon, misyon, kurs, atölye, yarışmalar, ödüller, genel kurul, üye aidatları, hayır işleri… Büyük bir uluslararası marketin tüm şubelerinin birbirine benzer alan paylaşımları, raf yerleştirmeleri gibi. 
Ve son yılların modası, yasak savarı olarak ulusal günlerde sayfalara yerleştirilen bayrak ve Atatürk ile günü geçiştirmek... Ek olarak Anıtkabir ziyaretleri... Oysa, memleketin kurucusu günahıyla sevabıyla eylem insanıydı, örgütleyendi!
Benim gözlemlerim yalnız sanat, fotoğraf ortamlarıyla sınırlı olsa neyse!
Gezi ve Haziran eylemlerini anımsayın. Geriye kitaplardan, belgelerden, belgesellerden, duruşmalardan, ölülerden, ruhen yaralı insanlardan başka ne kaldı? Heyecanla kurulan mahalle meclisleri, forumlar, medya ağları hızla nasıl yok oldu.
Yaşadığım şehirden İstanbul’a “bir de canlı canlı görelim” havasında giden benimkilere bakıyorum, sosyal insanın yapması gerekenleri yapıp ederek yaşayıp gidiyor. Birkaç yere birden üye olan benimkinin örgütleri tabela sınırlarında ya da zaten yapması gerekenlerle durumu idare ediyor. İdare edilen işler arasında, programda “az sosyal içerikli, az siyasi” faaliyetler varsa yöneticimiz, üyemiz rahat uyuyor.
Öte yandan, Facebook ağının, yalakalığı yapılan teknolojinin sol, ilerici kesim tarafından sıkı bir eleştiri süzgecinden geçirilmemesi “sosyal” sözcüğünün iyice kirlenmesine dönüştü.
Zaten sosyal olmakla, sosyalliği anlamakla sorunu olan bir ülkede birey olma hali iyice zıvanadan çıktı. Fiziksel ortamda sosyalliği, örgütlenmeyi beceremeyenler, sanal ortamda (çekilen fotoğrafların, filmlerin, sahnelenen tiyatro oyunlarının sanallığı da dahil) çok sosyalmiş, çok farkındaymış, çok bilincindeymiş havasını yarattılar.
Öyle ki, yöneticilerimiz sanal köşeciklerinde "çok güzel olacak" havasına kapılırken; derneği, sendikası, partisi fiziksel suskunluğuyla "daha da beter olacak" mesajı veriyor.
Nereden mi biliyorum, seziyorum; on, yirmi, otuz yıldır daha beter oluyor çünkü!
Fazla mı kötümserim?
Gariban, amatör, o kadar da tecrübeli İFSAK'ın 60 yıllık tarihini kurcalayın yeter.
Yetmezse; memleketimizin eylemli politik, üstelik kültürel tarihinin tam göbeğinde; Karaköy, Şişhane, Pera, Beyoğlu, İstiklal, Yeşilçam, Taksim hattında üyeleriyle ömrünü geçirmiş bir sanat derneğinin oy verdiklerinden ne istediğini, ne talep ettiğini, talep ettikleri için ne huysuzluklar yaptığını bilen var mı?
Siyaset bir şey istemektir (Olef Palme)
Mayıs 2019