Beynimiz yapay zekâ çağında duyu geliştiriyor
Beynimiz her ne kadar birçok şeyi kodlamış olsa da çoğu zaman soru sorarak ve tahmin yaparak ilerleyen bir makinedir. “Bu görüntü fiziksel olarak mümkün mü?” sorusunu arka planda durmaksızın sorar. Buna öngörücü kodlama (predictive coding) denir. Eğer beyin beklediği fizik kurallarıyla görüntü arasında uyumsuzluk keşfederse, “hata sinyali” üretir. Biz bu hata sinyalini bazen bir huzursuzluk, bazen korku, bazen de içimizi kemiren bir his olarak algılarız.
Yapay zekânın yarattığı rahatsızlık tam olarak bu yüzden oluşuyor. Çünkü yapay zekâ üretimi görsellerde çoğu zaman ışık kaynağı ile gölge geometrisi tam olarak uyuşmuyor, dokularda doğallık eksiği oluyor, doğal bir fotoğrafta olması gereken derinlik tutarsız olabiliyor. Bu görüntü beynimizin biyolojik bir hareket algılayan bölgesini, tehditleri algılayıp kaçmamızı ya da savaşmamızı sağlayan bölgesini, yüzü ve yüzdeki bilgileri anlamlandıran bölgesini harekete geçiriyor. Tüm bu bölgeler yıllarca kodlanmış olan bilgilerle ters düşen bir şey gördüğünde, hayatta kalma mekanizmalarımızı tetikliyor.
Son günlerde sosyal medyada paylaşılan yapak zekâ üretimi fotoğraflar bu problemlerin bir nebze üstesinden gelmiş gibi görünüyor olsa da beynimiz, bu görüntülerindeki tutarsızlıkları tıpkı bir yabancı aksanı fark eder gibi hala fark ediyor, ya da en azından şimdilik, şüphe duyuyor. Oysa biz bilinçli olarak o fotoğrafta neyin yanlış olduğunu çoğu zaman bilemiyoruz.
İNSANLIK YENİ BİR DUYU MU KAZANIYOR?
Meriç Öztürk Birgün
