"Kişinin burnunun ucunda olanı görmesi sürekli bir mücadele gerektirir" George Orwell : (Günah Keçisi)

30 Ocak 2019 Çarşamba


Ara Güler bana dedi ki...
 İbrahim Akyürek 
Sabah Gazetesi foto muhabiri gazeteci İzzet Kezer elinde beyaz bayrağı ile Cizre’de güvenlik güçlerinin ateşiyle öldürülmüştü. Aynı yıl (1992) öldürülen gazeteci sayısı 14.
90'larda bir ayağı Zonguldak’ta, çoğu ayağı İstanbul’da olup, üstelik gazeteci, sinemacı olmayı düşleyen biri için olan bitene dayanmak (hem de fotoğrafçı, tam içinden gözlemci duyarlılığı ile) mümkün değil.
Bizim İFSAK (İstanbul Fotoğraf ve Sinema Amatörleri Derneği) ise İstiklal’in, Beyoğlu’nun, kültürün, biber gazı ve copun göbeğinde ‘yeni yaklaşım’ etiketli yeni yönetimiyle suskunluğu becermeye çalışıyor. “Sosyal İçerikli” fotoğraflarımızla durumu idare ederiz uyanıklığı, yaptığımız eleştirilerin yanıtı oluyor. Kumbaracı yokuşundaki iki katlı yeni binasının alt katı sazlı sözlü, biralı haliyle can acıtıyor. Uğur Mumcu öldürülmüş, Musa Anter tepelenmiş, Mehmet Ağar seri katile dönmüş, İstiklaldeki kültür merkezleri basılıyormuş kimin umurunda…
Burası Finlandiya mı, bu huzur nereden geliyor dedim, kafadan gittim İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi’ne üye oldum. Kültürel Haklar Komisyonunda çalışmaya başladım. Sanat üzerindeki yasak, baskı, saldırı ne varsa tarayıp listelemeye başladık. Tepebaşı’ndaki TÜYAP Kitap Fuarlarına kadar bir avuçluk yürüyüşler yapıp orada imzalar topladık.
Çuval dolusu kültür-sanat, gazeteci derneği, vakfı, topluluğu susarken sansür listelerini yapmak İHD’ye kalmıştı. Bir de Basın Konseyi’nin listeleri vardı. Bir avucu ancak dolduran yazar, sanatçı, aydın dışında, onca yayınevi, kitapçı, yazar, çizer susarken aylık listeler İHD tarafından basın açıklamalarıyla duyuruldu.

Foto muhabiri, İFSAK üyesi Ali Öz’ün gazetecilerin tam hedef alınmasının tanığı olduğu olaylarda İzzet Kezer'in ölümünden sonra İHD’nin bir imza listesiyle Ara Güler’e gitmek içimden geldi. Niçin geldi derseniz, Ara Güler “Ben sanatçı değilim, jurnalistim, çağın tanığıyım, tarih yazıyoruz” sözlerini kafamıza yüzlerce kere kazımıştı. Kelle avcılarını bile çekmişti Afrika’da. Üstelik İzzet Kezer Kürt gazeteci değildi. Ünlülerin yanına yaklaşma gibi huyum yoktu ama bir imza almak için cesaretim vardı artık. Ara Güler, “Başını belaya sokma” nasihatını vererek imzasını esirgedi, fotoğrafçı Sarkis Baharoğlu üzerine biraz muhabbet yaptıktan sonra İHD’ye döndüm. 
İFSAK’tan arkadaşım olan Sarkis, bir süre Ara’nın yanında bulunmuş, sonra Amerika’ya gitmişti. Yine İFSAK’tan, Mimar Sinan Üniversitesi öğretim üyesi Yani Kani’nin, daha önce ismini Yılmaz yapması gibi Sarkis de bana artık Selçuk deyin, dediği sıkıntılı bir dönem geçirmişti. Neyse kısa sürdü ismi Sarkis kaldı.
Başını belaya sokmak
2006'da 8 Mart'da İstanbul'da Celalettin Cerrah komutasındaki güvenlikçiler "kanunlar çerçevesinde" insanlarımızı, muhabirleri bir güzel döverler. Bir başka tarihte Gazeteci Hrant Dink İstanbul'da vilayet binasına çağrılarak özel adamlar tarafından uyarılır. 19 Ocak 2007'de Dink işi bitirilir. 2 Nisan 2007'de Uluslararası Polis Birliği İPA'nın Celalettin Cerrah başkanlığındaki İstanbul kolunun düzenlediği 1. Ulusal Fotoğraf Yarışması Sergisi Cemal Reşit Rey Salonu'nda açılır. Açılışı jurnalist, gazeteci, tarih yazan adam Ara Güler yapar. Yarışmanın seçici kurulunda Ara Güler, savaştan savaşa koşmuş belgeselci tuhaf adam Coşkun Aral, Kenan Evren'e dizi dizi mektuplarıyla İFSAK başkanı sıfatıyla "kahraman ordumuz" yalakalığı yapan, kapatılan derneklerin mallarının İFSAK'a verilmesini arz eden TC Mehmet Bayhan da vardır.
Yıllar geçer 2014'de FETÖ takibatları başlar. İPA'sız 2. Ulusal Fotoğraf yarışması yapılır. Bu kez 80'ler dizisinin adamı, uyanık tüccar Birol Güven seçici kurulda dikkat çeker. 
 Sonrasını bu yazıyı yazarken öğrendim. Mart 2014'de İPA'nın Türkiye örgütlenmesi paralel casusluk üssü olduğu gerekçesi ile kapatılır. 81 vilayete örgütle bağlantınızı kesin emri gönderilir. 2017'de 'Çocuklar Duymasın' fotoğraflarında dizide kullanılan bir kitaplıkta Haluk ve Meltem karakterlerinin konuştuğu sırada arkada bulunan rafdaki birkaç kitap arasında bir tanesi dikkat çeker: Fethullah Gülen'in yurtdışında açtığı okulları konu alan ‘Barış Köprüleri’... Birol Güven, oldu bir talihsizlik, der özürü sallar geçer.
Tüm bunlardan geriye huysuz, inatçı yakıştırması ile bağışlanma/sevimlilik gösterisine alet edilen büyük ustamızın ve öteki seçici erkeklerimizin anıları kalır. Usta, bana verdiği tavsiyeye sadık kalmamış başını fazlasıyla belalar serisine sokmuştur.
İçi sıkıntılı, huysuz, kurbanlık erkeklerin daha yukarıya, daha büyüğe, daha güçlüye doğru yaptığı hüzünlü/korkulu sıçramalar sadece kendilerine zarar ya da huzur verse bu yazıya ne gerek var! Ancak sanat gibi duygu işleriyle meşgulseniz tesirinizin ve başını belaya soktuğunuz insanların büyüklüğünün çapını bilmenizi istemek, size çelme takmak hakkımız.
67sergi@gmail.com 30 Ocak 2019