Filtredünya: Algoritmalar Kültürü Nasıl Tekdüzeleştirdi
Instagram, Yelp, Foursquare gibi algoritmik dijital platformlar aracılığıyla dünyanın dört bir yanındaki çok sayıda insan yaşamlarında benzer ürün ve deneyimlerden hoşlanmayı öğreniyor ve bunların peşine düşüyor. Nerede yaşıyor olurlarsa olsunlar, sosyal medya akışlarında benzer türde dijital içerikleri görüyorlar, dolayısıyla tercihleri de ona göre şekilleniyor. Gelgelelim bu etkiler beynelmilel olsa da, bunlara temel oluşturan ağ platformları Batı menşeli – çoğunun merkezi Silikon Vadisi’nde ve akıl almaz derecede zengin bir avuç beyaz erkek tarafından yönetiliyorlar.
Fakat bizden topladıkları bütün verilere rağmen, algoritmik içerik akışları bir taraftan da bizi sürekli yanlış anlıyor: Bizi yanlış insanlara bağlıyor veya bize uymayan içerikler öneriyor, istemediğimiz türde alışkanlıkları teşvik ediyor. Algoritma ağı bizim adımıza bir sürü karar alıyor, ama ona cevap verme ya da işleyişini değiştirme imkânımız yok. Bu dengesizlik edilgenliğe yol açıyor: İçerik akışı ne öneriyorsa onu tüketiyoruz, gördüğümüz şeylere derinlemesine kafa yormuyoruz.
İnternette kendimizi sunma biçimimizi de bu platformların özendirici araçlarına göre ayarlamayı öğreniyoruz. Twitter veya Facebook’ta gönderi yazarken, Instagram’da paylaşmak üzere fotoğraf çekerken, bunları dikkat çekeceğini ve beğeni alıp tıklanacağını bildiğimiz şekilde yapıyoruz. Bu beğenilerin beyinlerimizde dopamin patlamasını tetiklediğini gösteren bilimsel çalışmalar var, yani bunların peşine düşmek ve içerik akışına uyum göstermek bağımlılık yaratıyor.
Filtredünya’nın deneyimlerimizi nasıl şekillendirdiğini anlamak için öncelikle nasıl ortaya çıktığını anlamamız gerek.




























.jpg)
.jpg)
.jpg)
.jpg)
.jpg)
.jpg)
.jpg)












