Hayatımız Fotoğraf
İbrahim Akyürek
2 Aralık 2025 Salı
Hatırlıyoruz!
Fotoğraf Sanatçısı Nevzat Çakır: "Benim hayatım fotoğraf."
NÇ: Sevginin verdiği bağlılık. Aşk. Aklıma bir şeyler takıldığında bunu fotoğrafla nasıl anlatabilirim diye düşünmeye başlıyorum. Sağlığımla bile fotoğraf çekmemi engellemesin diye ilgileniyorum. Sigara, içki içmiyorum. Erken yatıp erkten kalkıyorum. Yediğime içtiğime dikkat ediyorum. Arabamı iş yerimden uzağa park ediyorum ki o vesileyle yürüyüş yapabileyim. Kırk yıllık dostluk… Çok badireler atlattık. Nereden nereye geldik. Benim hayatım fotoğraf.
1 Aralık 2025 Pazartesi
2025 Kasım
Ulaştırma alanında KÖİ modeliyle yaptırılan otoyol, tünel, havalimanı projelerinin ekopolitik öyküleri bu kitabın konusu.
Bu kitapta ‘ticari sır' gerekçesiyle yıllardır TBMM'den kaçırılan, Sayıştay denetçilerinin dahi zor ulaştığı Yap-İşlet-Devret (YİD) uygulama sözleşmelerinden bazılarının metinlerine -kimi taslak formatında- yer veriyoruz. Devlet kurumlarının özel sektör şirketleri ile yaptığı sözleşmeleri vatandaşın bilmesi gerektiği inancıyla yaptık bunu.
Bunu yaparken gazetecilik eylemine yol gösteren temel soru şudur: Devlet bizlere seneye, ondan sonraki seneye, üç, beş, on yıl sonra salacağı vergilere güvenmese bu garantileri verebilir mi? Hayır. O halde ben de rızam olmadan bana sorulmadan borçlandırıldığım sözleşmeleri okuma hakkına sahibim.”
30 Kasım 2025 Pazar
29 Kasım 2025 Cumartesi
9-19 Aralık
Zonguldak Sergi Odası geçen ay başlayan Fotoğraf/Film Haftası'nın Aralık ayı bölümünü sunmaya hazırlanıyor.
İki yıl önce yitirdiğimiz Ressam Orhan Taylan, 'Atölyesinde Orhan Taylan' belgeseli ve 2021 yılında yitirdiğimiz Nevzat Çakır fotoğraflarını topladığı 'Sokağın Adı Fotoğraf' DVD'si ile anımsanacak. Alaattin Kara, Tankut Öktem'in eseri Zonguldak Madenci Anıtını konu alan anlatımını gerçekleştirecek.
İ.Kerem Öztürk'ün video ve fotoğraflarından oluşan Srebrenitsa-Marş Mira 2016 (Barış Yürüyüşü) gösterisiyle birlikte Babamın Kanatları, Press, Baskı (One Hour Photo), Gustav Klimt (Hazla Çizilen Kadınlar) programın filmleri arasında yer alıyor.
Ahmet Tokyay, Alaaddin Kara ve İbrahim Akyürek'in 'Karaelmas Maden İşçileri' başlıklı fotoğraf sergisi ise 4-19 Aralık tarihlerinde Kilimli Halkevi'ne konuk olacak.
30 Kasım 1990 tarihinde Genel Maden İş Sendikasında (GMİS) örgütlü olan maden işçileri greve çıkmış daha sonra Ankara'ya doğru büyük yürüyüşü başlatmıştı.
Bu yılın programı Zonguldak Madenci Anıtının Heykeltıraşı Tankut Öktem'e ve yakın tarihte hayata veda eden Fotoğrafçı Sebastião Salgado'nun ansına adandı.
İlki geçen yıl gerçekleşen etkinlik, Britanya (İngiltere) kömür işçilerinin 84/85 uzun grevinin 40'ıncı, Zonguldak (Türkiye) Kömür Havzası maden işçilerinin 90/91 uzun grevinin 34. yılı nedeniyle hazırlanmıştı. Program, kömür işçilerinin yazarı İrfan Yalçın ve maden işçilerinin naif bir dostu olarak anılan ressam Nedim Günsür'un anısına adanmıştı.
İletişim: Sergi Odası > 67sergi@gmail.com > +90 0552 3313847
https://67foto-film.blogspot.com/
28 Kasım 2025 Cuma
SKOP:
Filtredünya: Algoritmalar Kültürü Nasıl Tekdüzeleştirdi
Instagram, Yelp, Foursquare gibi algoritmik dijital platformlar aracılığıyla dünyanın dört bir yanındaki çok sayıda insan yaşamlarında benzer ürün ve deneyimlerden hoşlanmayı öğreniyor ve bunların peşine düşüyor. Nerede yaşıyor olurlarsa olsunlar, sosyal medya akışlarında benzer türde dijital içerikleri görüyorlar, dolayısıyla tercihleri de ona göre şekilleniyor. Gelgelelim bu etkiler beynelmilel olsa da, bunlara temel oluşturan ağ platformları Batı menşeli – çoğunun merkezi Silikon Vadisi’nde ve akıl almaz derecede zengin bir avuç beyaz erkek tarafından yönetiliyorlar.
Fakat bizden topladıkları bütün verilere rağmen, algoritmik içerik akışları bir taraftan da bizi sürekli yanlış anlıyor: Bizi yanlış insanlara bağlıyor veya bize uymayan içerikler öneriyor, istemediğimiz türde alışkanlıkları teşvik ediyor. Algoritma ağı bizim adımıza bir sürü karar alıyor, ama ona cevap verme ya da işleyişini değiştirme imkânımız yok. Bu dengesizlik edilgenliğe yol açıyor: İçerik akışı ne öneriyorsa onu tüketiyoruz, gördüğümüz şeylere derinlemesine kafa yormuyoruz.
İnternette kendimizi sunma biçimimizi de bu platformların özendirici araçlarına göre ayarlamayı öğreniyoruz. Twitter veya Facebook’ta gönderi yazarken, Instagram’da paylaşmak üzere fotoğraf çekerken, bunları dikkat çekeceğini ve beğeni alıp tıklanacağını bildiğimiz şekilde yapıyoruz. Bu beğenilerin beyinlerimizde dopamin patlamasını tetiklediğini gösteren bilimsel çalışmalar var, yani bunların peşine düşmek ve içerik akışına uyum göstermek bağımlılık yaratıyor.
Filtredünya’nın deneyimlerimizi nasıl şekillendirdiğini anlamak için öncelikle nasıl ortaya çıktığını anlamamız gerek.
27 Kasım 2025 Perşembe
İran
Nuri Bilge Ceylan İranlı sinemacılara yanıt verdi
İran Bağımsız Film Yapımcıları Derneği’yse (IIFMA) ünlü yönetmene tepkili.
Dernek Ceylan’a gönderdiği açık mektupta şunları yazdı:
“İran İslam Cumhuriyeti yönetimindeki Fajr Film Festivali’yle işbirliği yapacağınız haberi, yıllardır insancıl ve entelektüel dünya görüşünüzü yakından takip edenler arasında şaşkınlık ve üzüntü yarattı.”
IIFMA, Nuri Bilge’den festivale katılma kararını gözden geçirmesini ve rejimin yaptığı imaj ve propaganda çalışmasına ortak olmamasını istedi.
Mektupta filmleri nedeniyle hapis cezasına çarptırılan Muhammed Rasoulof ve Cafer Penahi gibi sinemacılar hatırlatıldı.
*İran’da yaşayan film yapımcıları, koşulları ne kadar zor ve karmaşık olursa olsun, film yapmaya ve ileriye giden bir yol aramaya devam ediyor. Diğerlerinden daha fazla umuda ve bu tür toplantılara ihtiyaç duyuyorlar.
*Bir festivali boykot etmek elbette bir direniş biçimi olarak anlaşılabilir, ancak orada yaşayan insanları gösterilecek filmlerden veya bu tür buluşmalardan mahrum bırakmak, sebebi ne olursa olsun, onları cezalandırmak gibi geliyor ve bu bana doğru gelmiyor.
*Her festival, karmaşık siyasi dinamikler etrafında şekillenir. Günümüzde devletin desteği olmadan var olan neredeyse hiçbir festival yok. Ancak siyasi nedenlerle katılmayı reddetmek, bana sanatı siyasete feda etmek gibi geliyor.
*Festivalleri ve orada yaşayan sanatseverleri hükümetlerin günahlarının yükünü taşımaya zorlarsak, dünyada boykotlardan muaf kalacak çok az festival kalır. Bana göre festivallere katılım, hükümetlere destek olarak yorumlanmamalı, siyasi rejimlerin halklar arasında oluşturduğu sınırları aşmanın, kültür ve sanatı siyasetin üstünde bir şey olarak onaylamanın bir yolu olarak görülmeli.
25 Kasım 2025 Salı
Zonguldak / ZFD
“Söyleşi & Kitap Tanıtımı: Fotoğrafın Sırtındaki Kambur: 12 Eylül"
Türkiye'nin kuruluşundan bu yana yaşadığı toplumsal ve siyasal dönüşümlerin sanata, kültüre yansımaları olurken bu süreçte fotoğrafın rolü neydi?
Kitaba da değerli katkılarını koyan dönemin önemli tanığı İbrahim Akyürek ile birlikte Zonguldak Fotoğraf Derneği'ndeki söyleşimizde, 1980'in fotoğrafta bir kırılma tarihi olmasının nedenlerini ve sonuçlarını konuşurken memleketin yakın tarihine fotoğraf ve siyaset üzerinden bir yolculuk yapacağız.
Bu önemli buluşmada sizleri de aramızda görmekten mutluluk duyarız.
‘Evrenin yeni efendileri’
‘Evrenin yeni efendileri’
Bugün demiryollarının veya otomotivin 20. yüzyıldaki rolüne benzer bir konuma sahip OpenAI, Palantir veya büyük bulut şirketlerinin altyapıları o kadar büyük, pahalı ve stratejik ki buradaki sermayenin birikimi piyasa güçlerine bırakılamıyor. Piyasaların kaldıramayacağı hızda mali kaynak emen yapay zekâ firmaları, jeopolitik anlatının merkezine de yerleşmiş durumdalar. ABD, “yarının teknolojilerini kazanmak için” devasa yatırımlar yapmak zorunda derken CFR raporu bunu açıkça ortaya koyuyor. Teknoloji şirketleri, ulusal güvenlik bürokrasisi ve büyük finans kapital birleşerek Amerikan kapitalizminin yeni hegemonik blokunu inşa ediyorlar.
Bu blokun sürücü gücü ise 2025 yılının ilk yarısında ekonomik büyüme oranının yüzde 92’sini (teknoloji sektörünün büyüme hızını çıkarınca ABD GSH büyüme hızı yüzde 0.1 düzeyine geriliyor), borsadaki artışın yüzde 80’ini sağlayan teknoloji şirketleridir. Yalnızca NVIDIA’nın veri merkezi segmenti, finans devlerinin toplamından daha yüksek piyasa değerine ulaşmış.
Teknoloji sermayesinin altyapısal erişiminin genişliği onu önceki hegemonik fraksiyonlardan ayırıyor. Diğer sektörlerin çalıştığı araçları, kullandığı verileri toplayan bu sektörün elindeki sosyal medya, elektronik ticaret platformları iletişimi, ticareti, araştırmayı, yönetişimi, lojistiği ve giderek ilerleyen ölçüde insanların siyasi kültürel tercihlerini, değerlerini, savaşma dinamiklerini belirliyor. Hiçbir önceki sınıf fraksiyonu toplumsal yaşama, kültüre ve devlet stratejisine bu kadar derinlemesine ve aynı anda nüfuz etmemişti.
Ergin Yıldızoğlu Cumhuriyet
24 Kasım 2025 Pazartesi
23 Kasım 2025 Pazar
21 Kasım 2025 Cuma
20 Kasım 2025 Perşembe
ADANA
Kazanın olduğu Pozantı da o zamanlar bir hastanenin olmaması kayıpların çoğalmasının nedenlerinden biriydi.
Bu yüzden ertesi yıl Pozantı'ya bir trafik hastanesi açılması için kampanya başlatmıştık. Bir araç konvoyu yaparak kaza yerine kadar gitmiş ve oraya tehlikeyi işaretleyen bir levha bırakmıştık.
1998 yılında da onların anısına, sanatın değişik dallarını kapsayan bir festival yapmaya karar verip, yönetiminde olduğum ALTINKOZA'yı ve başkanı olduğum AFAD'ı bir araya getirmiş, ULUSLARARASI 13 KARE FESTİVALİ'ni başlatmıştık.
İsim babası da olduğum festivalin tam 15 yıl küratörlüğünü yaptım. Bando ve fener alayları eşliğinde; valinin, belediye başkanlarının ve sanatçıların katıldığı SEVGİ YÜRÜYÜŞÜ ile başlayan, dünyadan ve Türkiye'den çok önemli sanatçıların davet edildiği bir festival oldu 13 Kare... Kimleri misafir ettik bir bilseniz!
13 Kare kentte öyle bir etki yarattı ki, ara verilmiş Altınkoza film festivalini de canlandırdı. Belediye sanatın gücünü hissedince, Adanalı sanat kurumlarının yıla yayılan tüm etkinliklerini desteklemeye başladı. Adana Sanat Konseyi kuruldu. Adana festivaller kenti haline geldi. Çok sayıda sanat galerisi, müze ve Abidin Dino Sanat Park'ı açıldı. Kente heykeller konulmaya başlandı. Adana'yı anlatan kitaplar yazıldı. Tarihi Kız Lisesi Binası sanat merkezi haline getirildi. Tarihi binaların restorasyonu bilinci oluştu, ilk restore edilen binalardan biri Türkiye'nin ilk sinema müzesi olarak düzenlendi. Kültür merkezi olan Kız Lisesi Binası'nda Mehmet Baltacı Fotograf Müzesi açıldı.Aynı yerde binden fazla kitabın, 1918 yılından beri Adana'da yayınlanan tüm gazetelerin digitallerinin olduğu kent araştırma alanı yaratıldı.
Bugün bunların hiç biri yok.
13 Kare Festivali üzgünüm ki değişen belediye yönetimi ile bazı fotografçıların işbirliği sayesinde iğdiş edildi.
Neyse ki AFAD'ın şimdiki yönetimi bunu yaşatmaya çalışıyor. Kendilerini kutluyorum. Ama eski görkemine ulaşmak için çok yol almaları gerekli.
Tarihi Kız Lisesi binası halka kapatıldı, biz orayı kültür ve araştırma merkezi haline getirirken ilgilerini aldığımız Adanalılar buna sessiz.Binadaki Adana kütüphanesinin kitapları, gazete arşivi nereye gitti bilinmez. Neyse ki gazete arşivinin bir kopyası da bendeydi.O zaman var olan, Sabancı, 75.yıl, Kız Lisesi, AÇS, Maliye Sanat Evi galerilerinin artık hiçbiri yok.
Sanat konseyi de artık yok.
Dolayısıyla sanat kurumlarının yıl içine yayılan etkinliklerini, belediyelerin desteklemesi hayal bile değil.
Sanat Konseyi ile birlikte, STK ve sanat kurumlarının kendi aralarındaki dayanışma da ortadan kalktı. Bunu birbirleriyle çakışan cılız etkinliklerden anlayabiliyoruz.
Kısaca 30 yıl önce kaybettiğimiz değerli arkadaşlarımızı öldürmemeye çalıştık ama... Üzgünüm ki geldiğimiz noktada yenildik.
Işıklar içinde uyuyun arkadaşlarım.
(Paylaşımdaki eski afişlerin üzerlerindeki logoları incelediğinizde, 13 Kare Festivali'ni kaç kuruluşun işbirliğiyle yaptığımızı, google'la 13 Kare yazdığınızda festivale katılan sanatçıların çeşitliliğini görebilirsiniz)
Haluk Uygur facebook
Birgün:
İstifa kültürünün anatomisi: Suçlu kim?
HESAP VEREBİLİRLİĞİN SESSİZ VAKARI
2023 yılında Yunanistan’da, Tempi yakınlarında iki tren çarpıştı; elli yedi kişi hayatını kaybetti. Olayın ardından Ulaştırma Bakanı Kostas Karamanlis, kaza yerini ziyaret ettikten sonra istifasını açıkladı ve açıklamasında şu sözleri kullandı: “Bu acının kelimelerle ifade edilmesi mümkün değil.”
Karamanlis doğrudan bir hatası olmamasına rağmen, sistemin çöküşü karşısında ahlaki ve siyasi sorumluluk üstlendi. Onun istifası, bir suçun itirafı değil, bir onur beyanıydı. Bu, bir arınma eylemiydi — kendi döneminde bir şeylerin yanlış gittiğini kabul etmek ve kamu güvenini mazeretlerle değil, alçakgönüllülükle yeniden inşa etme iradesiydi.
“Tempi’deki demiryolu faciasının yaşandığı yerden yeni döndüm. Bu acı tarif edilemez.
RAY KIRILDIĞINDA
Cezai sorumluluk mahkemelerin alanına aittir; politik ve ahlaki sorumluluk ise yönetişimin vicdanına. Bir ülkede devlet özür diler; diğerinde açıklama yapar. Birinde bakanın gidişi güven tazeler; diğerinde kalışı güveni kemirir. Trenler her yerde raydan çıkabilir, sistemler tökezleyebilir — ama asıl fark, bundan sonra ne olduğundadır. Raylar onarılır, onur korunur. Fakat yetkililer sorumluluk almayı reddettiğinde — ya da biri aldığında istifası reddedildiğinde — sessiz bir inkarın içinde, bir ulusun ahlaki altyapısı, raylardan çok daha derin bir biçimde çöker.
Ümit Kartoğlu Birgün
18 Kasım 2025 Salı
17 Kasım 2025 Pazartesi
Emrediyorum
Emrediyorum barışın
MUHABBETLER GIRLA
Bir yandan da birbirlerine “aba altından sopa göstermeye, “şu olmazsa, bu yapılmazsa güçlerimi salarım üstünüze” demeye devam ediyorlar. Kendi güçlerine ne kadar güveniyorlarsa birbirlerine de o kadar güvenmiyorlar galiba. Bir yıldır öldürtmeye ara verdiler, sadece konuşuyorlar, sembolik jestler yapıyorlar, tatlı sözlerle birbirlerinin gururunu okşuyorlar. Birbirlerine hiç güvenmediklerinin en güçlü kanıtı birbirlerini güzellemelerindeki ölçüsüzlükleri. Kurucu önder, bilge, devlet terbiyesi, devlet adamı, zarafet, kibarlık, karşılıklı davetler, ulaklarla gönderilen selam ve muhabbetler gırla gidiyor.
NİYE KIRDIRDINIZ?
“İyi ama sen demiyor muydun, o senin düşmanın, git öldür diye; madem kardeştik bize niye birbirimizi öldürttün?” Madem konuşarak da çözülebilirdi, niye birbirimize kırdırdınız bizi?
Güney Afrika’da uygulanan “hakikat komisyonları”, “apartheid rejiminin” zalimliklerine maruz kalanlarda daha da derin yaralar açtı. Hakikat komisyonlarında teröre maruz kalanlar işkencecilerinin önünde “kendilerine yapılanları” anlatıyorlardı. Bu anlatıların işkencecileri pek etkilemediği, tersine anlatanı daha da örselediği görüldü.
Birbirine düşman edilenlerin barışabilmesinin yolu, saldırtılanların başlarına gelenleri anlatmalarıyla değil saldırtanların “suçlarını itiraf etmeleriyle ve bedelini ödemeleriyle” mümkün olabilir. Bu itiraf da “emir kuluydum, emredildi yaptım” falan demekle bitmez. Emir kulları değil, emredenler bu suçu neden ve nasıl işlediklerini, başka yollar mümkünken neden terörü seçtiklerini itiraf etmeliler ve bedelini ödemeliler.
Güzellemeye değil, affedilmeye ihtiyaçları var ve affetmemizi bize emretmemeliler, hak etmeliler. “Biz” zaten öldürmek istemiyorduk ki…
SELÇUK CANDANSAYAR Birgün
16 Kasım 2025 Pazar
15 Kasım 2025 Cumartesi
Bir söz var: “Vahim bir olayda herkes suçlu değildir elbette; ama
Bıçak sırtında!
Hatıralar unutmamak, unutturmamak içinse bir manası var. 20 askerin bir kargo uçağına doldurulduktan sonra “şehit” düşmesini “kahramanlık”la açıklarsanız, unutur gidersiniz. Bunu ihtimallerden ihmallere gidip gelen bir kararlılıkla unutmamak lazım.
“Ateş düştüğü yeri yakar” mevsimleri çoktan geçti, bitti. Atölyelerdeki kadınlar, madenlerdeki işçiler, sokaktaki çocuklar ve gençler, kumpir-midye yiyen minikler, evlerdeki eşler, kargolanan askerler hep aynı ateşin kenarında, içinde. Hayat tam “bıçak sırtı” değil mi! Ne zaman kimi parçalayacağı belirsiz.
Bir söz var: “Vahim bir olayda herkes suçlu değildir elbette; ama herkes sorumludur!” Siyasetten cinayete, kazadan ezaya, uçaktan sokağa kadar sanki öyle!
UMUR TALU T24
14 Kasım 2025 Cuma
13 Kasım 2025 Perşembe
bizzat Erdoğan tarafından –hadi ‘tartaklanarak’....
Sansür Karar'lı
Akif Beki’nin o işten bizzat Erdoğan tarafından –hadi ‘tartaklanarak’ diyelim– kovulduğunu duymuştuk. Akif Beki sonra gazeteciliğe döndü. Dönsün de hiçbir şey olmamış gibi dönmesine ne demeli! Akif Beki başbakanlık basın danışmanlığındaki tecrübesini bir şekilde anlatmalıydı, anlatmalı. Hiçbir şeye, kimseye olmasa da genç gazetecilere borcu var. Genç gazetecilerin ibret alacağı bir tecrübeye sahip Akif Beki, bu borcu ödemeli. Nasıl düşünüyordu, gazetelere ya da tv kanallarına sansür talimatları verirken, nasıl meşrulaştırıyordu bunu, yaptıklarının doğru olduğunu mu düşünüyor hala, o talimatlara uyan gazeteciler hakkında şimdi ne düşünüyor, şimdi bu sansür işini yapanlar hakkında ne düşünüyor, iktidarların medyaya talimatlar vermesi konusunda ne düşünüyor..?
Beki anlatmadı, peki niye kimse sormadı? Beraber program yaptığı gazeteciler var Halk TV’de mesela, hiç sormadılar mı çay içerken falan. Üstelik geçenlerde iyi bir vesile de çıkmıştı. Faruk Bildirici, bir yurtdışı gezisi dönüşünde Cumhurbaşkanı Recep Erdoğan’a sorulacak soruların gazetecilerin eline tutuşturulduğunu ortaya çıkarmıştı. İşte o zaman Akif Beki’ye sorulabilirdi: Senin zamanında nasıl oluyordu bu işler, şimdi bakınca nasıl bir aşamaya geldiğini düşünüyorsun bu uygulamanın?
Mustafa Alp Dağıstanlı Diken
ve Trump
BBC ve Trump belgeseli krizi: Nesnelliğin çöküşü hakikatin yeniden tanımı
BBC olayı bize gazeteciliğin artık sadece gerçeği bulmak değil, onu bozmayacak biçimde anlatma sorumluluğu da olduğunu hatırlattı. Bir cümlenin sırasını değiştirmek bile hakikate duyulan güveni sarsıyor.
Dijital çağın yeni gazetecilik ilkesini şöyle özetlesek yanlış olmaz: “Hız iyidir, şeffaflık daha iyidir, dürüstlük ise vazgeçilmezdir.”
BBC’nin krizi, medya etiği, hesap verebilirlik ve kamu güveni açısından derslerle dolu bir vaka olarak uzun süre tartışılmaya devam edecek. YASEMİN İNCEOĞLU Birgün
HABERİN YERİNE YORUM: ALGORİTMA KISKACINDA YAYINCILIK
Camdan Sığınak YouTube
YouTube sığınağında çoğu gazeteci tek başına ya da küçük ekiplerle çalışıyor. Kameranın, mikrofonun ve algoritmanın karşısındalar. Eskinin ekran yüzleri, birkaç “yıldız” isim dışında, bugün kendi kanallarının hem muhabiri hem editörü hem de pazarlamacısı. Görünürde bağımsızlar, ama bu bağımsızlık platformun “oyun kurallarıyla” sınırlı.
Görüşme yaptığımız gazeteciler bu yeni çelişkiyi net biçimde dile getiriyor:
Bir yandan politik baskıya boyun eğen patronlardan kurtulmanın özgürlüğü, öte yandan YouTube’un kural setlerinin kuşatması... Çünkü bu platform sadece bir mecra değil, aynı zamanda algoritmik bir rejim. Görünür olmanın bedeli, sistemin istediği biçimde içerik üretmek.
“Algoritmanın sevdiği birine dönüşüyorsun,” diyor bir gazeteci. Artık kendi kanalının “tık” reytinginden sorumlu. Dijital ortamda hayatta kalmak, algoritmanın beğenisine göre de şekil almak demek. CAN ERTUNA Birgün
12 Kasım 2025 Çarşamba
Sergi / Zonguldak
35 Yıl Öncesine Yolculuk: Karaelmas Maden İşçileri Sergisi
Ahmet Tokyay, Alaaddin Kara ve İbrahim Akyürek'in 'Karaelmas Maden İşçileri' başlıklı fotoğraf sergisi Zonguldak'ta açılıyor.20. Uluslararası İşçi Filmleri Festivali'ne (Zonguldak) paralel düzenlenen sergi 17-23 Kasım 2025 tarihlerinde Belediye Kültür Merkezi'nde (BKM) açık kalacak.Sergi, maden işçilerinin üretim koşullarından büyük madenci grevi ve yürüyüşüne; kent sakinlerinin kömür atıklarını topladığı Balkayası'ndan kentin arka yüzünü oluşturan şahıs ve şirket ocaklarına uzanan elli fotoğraftan oluşuyor.Sergi Odası görsel arşivinin parçası olan sergi, Karaelmas Kömür Havzası Maden İşçilerinin 90/91 uzun grevinin 35. yılı nedeniyle ayrı bir önem kazanıyor.Bilindiği gibi 30 Kasım 1990 tarihinde Genel Maden İş Sendikasında (GMİS) örgütlü olan maden işçileri Gelik ocağında greve çıkmıştı.








































.jpg)
.jpg)
.jpg)
.jpg)
.jpg)
.jpg)
.jpg)
