"Yalnız sansürcülerin hayal gücünü aşmayan şeyler sansür edilebilir" Andrzej Wajda (Sinema ve Ben)

4 Aralık 2025 Perşembe

 

2026’ya girerken militarizm ve faşizm

Ekonomik durgunluk ile Ukrayna savaşının, Trump-Putin ilişkisinin getirdiği güvenlik kaygıları altında Avrupa yeniden silahlanıyor. Askeri kapasiteyi genişletme arzusu, kaçınılmaz olarak askerlik konusunu da gündeme getirdi. Örneğin Almanya’da hükümet, zorunlu askerlik konusunu tartışmaya açıyor; kısa dönemli ulusal hizmet modeliyle genç nüfusun orduda etkinleşmesini planlıyor. Fransa da ordusunu genişletmek istiyor ama zorunlu askerlik popüler değil. Fransa’da Le Pen (faşist hareketin parlamenter lideri) Almanya’da AfD zorunlu askerliğin geri getirilmesini, ulusal disiplinin artırılmasını istiyor.

Vatandaşların savaş istemediği, profesyonel orduların personel bulmakta zorlandığı bir dönemde, bu tartışmalar, yalnızca asker sayısını artırmaya ilişkin değil, aynı zamanda, toplumun savaş fikrine direnişini kırmayı, savunma kültürüne adaptasyonunu, savaş kapasitesini artırmayı da gündeme getiriyor. Tıpkı 19. yüzyıl sonu Avrupa’sında olduğu gibi, “istila ve direniş” (“büyük yer değiştirme”, “göçmen istilası”) temaları kültürel ve politik söylemlerde yükseliyor. Günümüzde faşist ideolojiler de tam bu noktada devreye giriyor: Irkçılığı kültürel kodlarla gizleyen, sözde bir erkeklik krizine hitap eden, antiwoke ve hız/teknoloji kültünü kutsayan faşist eğilimler, özellikle teknoloji sermayesinin ve siyasi elitin ilgisini çekmeye başlıyor.

Günümüzün faşizmi tabii ki 1930’lar faşizminin kopyası değil; günümüzün teknolojik, ekonomik ve kültürel malzemeleriyle yeniden üretilmiş bir faşizm bu. Bu dalga, dün çizgi romanlar, dergiler, filmler ile yaygınlaşırken bu gün, X, TikTok gibi, sosyal medya platformları, bilgisayar oyunları, YouTube yayınları üzerinden üretilen ırkçılık, homofobi, kadın düşmanlığı, erkeklik kültü yansıtan “meme”ler ile hızla yayılıyor.

Bu faşist dalga sermaye birikimi ve militarist eğilimlerle örtüşerek savunma yatırımlarının ve zorunlu askerlik tartışmalarının meşruiyetini güçlendiriyor. Kapitalizmin kriz dönemlerinde tekrarlayan bir örüntü olarak ekonomik daralma ve toplumsal huzursuzluk arttıkça sistem militarizme sığınıyor; ideoloji ise bu dönüşümü kaçınılmaz ve gerekli gösteriyor. ABD ve Avrupa’nın hızlanan savunma harcamaları, yalnızca güvenlik endişesi değil, kırılgan ekonomik düzenin yeni bir çıkış arayışının da göstergesi.

Sermayenin ve teknolojik elitin gereksinimleri ideolojik eğilimleri, militarist dönüşümü hızlandırıyor. Ancak vatandaşların büyük çoğunluğu savaş istemiyor. Bu noktada günümüzün faşizmi, toplumun savaş düşüncesine alıştırmaya yönelik bir kültürel ortamı (özellikle I. ve II. savaşların, faşizmin canavarlıklarının anılarından yoksun genç kuşaklar arasında) besliyor. 2026 yılı, kırılgan ekonomik ve militarist eğilimlerin, faşist senaryoların iç içe geçtiği bir dünya getiriyor. 

Ergin Yıldızoğlu    Cumhuriyet